Mihriban Aviral ile Latin Caz Tadında
Masalsı Bir Sohbet…
Evvel klasik müzik içinde, kalbur Latin caz içinde değerli mi değerli sanatçımız Mihriban Aviral yıllarca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda çalan başarılı bir flüt sanatçısıydı… Gelgelelim yıllardan bir yıl geçirdiği bir akciğer rahatsızlığı sonrasında tesadüf eseri bu müzikle tanışarak gönlünü fena kaptırdı. Az gitti uz gitti sahip olduğu mükemmel teknik ve müzikal birikiminin üzerine bu alandaki çalışmalarını da geliştirip ekleyerek Türkiye’nin “ilk ve tek latin caz flüt solisti” oldu. Gökten üç albümün ilki düştü ve müzikleriyle şifa bulduğu Grammy Ödüllü flüt sanatçısı ve kompozitör Nestor Torres prodüktörlüğünde yayınlandı. Onlar erdi muradına biz gidelim konserlerine.
Masal gibi çok etkileyici bir hikayeniz var, bu yolculuğa nerede ve nasıl başladınız biraz anlatır mısınız?
Müziğe ilkokul yıllarında annemden gizleyerek aldığım tahta flütlerle başladım, çünkü annem piyano ya da keman çalmam için diretiyordu. Ancak benim gönlüm hep flütteydi ve o günden sonra tek amacım konservatuvara girip flüt örenmek oldu. Konservatuvardaki ilk yıllarımda tüm dünyanın çok iyi tanıdığı ünlü virtüöz, Sir James Galway’den çok esinlendim, devamlı onu dinlerdim ve büyük hayranıydım, bir gün Galway’in, benim albümüme övgüler yağdıracağından habersizce...
Ankara Devlet Konservatuvarı’nda başlayan bu müzik yolculuğu birincilikle kazanılan sınav sonucuyla Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na katılma hakkıyla devam etti, Avusturya, İtalya, Macaristan gibi ülkelerde uzun yıllar başarılarla sürdürülen yoğun akademik bir müzik kariyeriyle de taçladırıldı.
Peki ya Konservatuvar sonrası yurtdışında neler yaptınız?
Aldığım ‘Master Class’, ‘Perfection’ ve ‘Konser Solistliği’ gibi akademik eğitimlerle klasik müzik çalışmalarımı bir üst basamağa taşıma şansım oldu. Yirmibeş yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda büyük bir aşkla mesleğimi icra ettim. İçimde uzun yıllar klasik müzik aşkını yaşatsam da bir gün tüm dünyada hızla yayılan akımdan etkilenerek gönlümü Latin caza da kaptırdım. Artık bu alanda daha yoğun çalışmaya karar verdim ancak bir süre sonra talihsiz bir durumla karşılaştım. Dünyada Latin caz’ı orkestra eşliğinde flütle baştan sona solo icra eden çok az sanatçı var, ülkemizdeki tek isimse benim. Bu müziğe kapıldığım dönemde dünyada sayılı vaka olarak gösterilen bir akciğer rahatsızlığına yakalanmıştım. Hastalığı bir şekilde atlatacak olsam bile flütten ayrılacak olma ihtimali beni kahrediyordu. Hatta o sırada keşke annemi dinleyip piyano çalsaydım diye düşündüğüm bile olmuştu. “Önemli bir akciğer rahatsızlığı geçirdim. Ama bu olumsuz durum benim Nestor Torres’in müziğiyle tanışmama vesile oldu. Hastanede sürekli Nestor’un beni hayata döndüren canlı, hayat dolu müziğini dinledim. Daha sonra çok sevip etkilendiğim bu müziği ben de çalmaya karar verdim. İşte bu süreçte dinlediğim o CD’yi incelediğimde çok ilginç ve son derece etkileyici bir bilgiye ulaştım. Nestor Torres de yıllar önce ölümden döndüğü bir tekne kazası geçirdiğinde, o dönemki ruh halini yansıtan ve kendisine Grammy ödülü kazandıran eserlerini bestelemişti. Hastanedeyken beni hayata döndüren albümün Nestor için yeniden dünyaya gelmek anlamındaki aynı albüm olduğunu fark etmekse beni inanılmaz etkiledi.”
Albümünüzün 6 no. lu parçası “Latin jazz in Istanbul” yani İstanbul’daki Latin rüyası nasıl ortaya çıktı?
Daha sonra Torres’e ulaştım. Yaptığımız görüntülü bir görüşmede müziklerini çalmak istediğimi söylediğimde dünyaca ünlü sanatçı büyük bir ilgiyle beni dinledi. Tekniğim, müzikalitem, flüt ses tonum ve yorumlarımdan çok etkilendiğini söyleyerek heyecanla bu müzikleri albüm yapmam için beni yüreklendirdi ve bu güzel gelişmeler yetmiyormuş gibi bir de prodüktörlüğümü üstlenmeyi teklif etti. Bu beklenmeyen gelişmeden ben de çok heyecanlandım ve bu albüm için hastanedeyken dinlediğim Torres albümünden benim için anlamlı olan dokuz parça seçtim. Nestor da bana hoş bir sürpriz yapıp kendisiyle birlikte düet yapmak için yeni bir parça besteledi. Albümün altıncı parçası olan bu beste, bu projeyi gerçekleştirmek için İstanbul’da biraraya gelmemiz nedeniyle ‘Latin Dreams in İstanbul’ (İstanbul’daki Latin rüyası) adeta onun ve benim ortak kaderimizi simgeliyor. Tüm bu yaşadıklarımdan sonra, aslında tesadüf yoktur, yaşanan her şeyin bir nedeni vardır diye düşünüyorum.
Gerçekten de yaşadıklarınıza kader denir mi bilmiyorum, ancak yadsınamayacak tek şey sizin dünyaca ünlü müzisyenler tarafından ayakta alkışlanan müziğiniz ve disiplininiz… Kimdir bu müzsyenler ve hakkınızda neler söylediler?
Latin Caz alanında önemli yeri olan Grammy ödüllü flüt sanatçısı Nestor Torres’in, CD’min stüdyo kayıtlarından sonra verdiği yazılı röportajda şu sözleri yer alıyordu; “Mihriban Aviral, müziğimi çalmaya cesaret eden ilk flüt sanatçısı… Onu ilk dinlediğimde müzikal olgunluğu, mükemmel tekniği ve çok etkileyici ses tonuna hayran kaldım. Ve özellikle prodüktörü olarak bu CD de yer almak istedim. Onunla çalışmak büyük zevkti.”
Konservatuvar yıllarından itibaren müziğinden ve tekniğinden çok etkilendiğim dünyaca ünlü virtüöz Sir James Galway de albümümde yer alması için şu notu gönderiyor; “Çok beğenerek dinliyorum. Mihriban Aviral’in performansı, kıvrak tekniği, müzikalitesi ve özellikle ses tonuna bayıldım.”
Önemli bir kariyer ve 25 yıl başarıyla klasik müzik icra ettikten sonra flüt solisti olarak Latin caz müziği konserleri veriyorsunuz, Türkiye’de bu tür müziğin fazla tanınmamasına rağmen izleyici ve hayran kitlenizde önlenemez bir artış var, bunun nedeni sizce nedir?
Ben bunu iki temel nedene bağlıyorum:
İlki, tüm dünyada caz ya da Latin caz müziği yapılıyor olmasına rağmen bunun akademik bir klasik müzik eğitimi ile köklü bir müzik geçmişi ve birikimi üzerine yapılıyor olması nedeniyle “çok nitelikli, aynı zamanda da çok keyifli” olması sonucu izleyiciyi kaçınılmaz bir şekilde etkilemesi…
İkincisiyse, diğer caz ya da Latin gruplarında müzikteki soloların eşit olarak tüm enstrumanlara dağılmış olarak uygulanmasına karşın, burada flütün solo olarak müziğin başından sonuna kadar tüm zorlukları ve yükü üstlenmiş olması ve icrasında ciddi teknik ve müzikal zorluklar bulunması sonucu bir konçerto çalar gibi yoğunlukta ve virtüözce parlak ve çekici bir performans sergilenmesi...” Dünyada Latin caz’ı orkestra eşliğinde, bu özelliklerde flütle baştan sona solo icra eden çok az sanatçı var, ülkemizde bu alanda İLK ve TEK olmak beni gururlandırıyor.
“Mihriban Aviral Plays Latin Jazz” Türkiye’den başka bir ülkede de yayınlandı mı?
Albüm ilk kez Amerika’da ‘My favorite songs from Nestor Torres’ adıyla yayınlandı. Türkiye’de ise “Mihriban Aviral Plays Latin Jazz” adıyla raflarda yerini alarak MBN Music Production etiketiyle yayınlandı.
Sayın Aviral, son olarak bundan sonraki projeleriniz ve konserlerinizle ilgili bilgi verir misiniz?
“Çok farklı projelerim var yakın bir gelecekte onlarla da karşınızda yer almayı umuyorum” diyor Mihriban Aviral. Bunları söylerken de gözleri pırıl pırıl, enerji dolu ışıldıyor. Önümüzdeki 10 Ekimde Medicana Hastanesi sponsorluğunda, Cermodern konser salonu avlusunda gerçekleşecek olan açık hava konserim olacak, sanırım orada görüşeceğiz.
Elbette sayın Aviral, sizi gerçekten kutluyor, hikayenizi dinledikten sonar biz de sizinle gurur duyuyoruz. Müzik yaşamınız da başarılar.